8 Eylül 2012 Cumartesi

Bilgi Cevap

İnternet gerçekten okyanuslar gibi alabildiğine büyük. Ne ararsanız bir şekilde buluyorsunuz. Bizler de bir blog sistemi ile sorulara cevap bulmak için yola çıktık. Bir çok konuda gerekli yada gereksiz bilgi vermek, sorularınıza cevap bulmak bizim işimiz. İlk haftalar olduğu için Bilgi cevap sitemizde içerik çok geniş değil tabi ama ilerleyen zamanlarda eklenecek binlerce içerik ile çok daha mükemmel bir site haline gelecektir.

Biyografi bölümünde ünlü kişilerin biyografilerinin yanında, onların kaç yaşında olduklarını, yaptıkları asıl işleri ve daha fazlasını bulabileceksiniz. Ayrıca Ne nerede kategorisinde de hastanelerin, okulların ve bu tarz önemli yerlerin nerelerde olduklarını sizler ile paylaşacağız.

6 Eylül 2012 Perşembe

Hülya Avşar Kimdir Biyografisi

1963 yılında Balıkesir'de doğan Hülya Avşar, Ankara Cumhuriyet Lisesi'nden mezun oldu. Daha sonra D.S.İ. Kulübü'nde yüzmeye başlayıp birçok müsabakaya katıldı. 1982 yılında İstanbul'a taşındıktan sonra "Bulvar" gazetesinin düzenlediği güzellik yarışmasına katılıp birincilik aldı. İlerki tarihlerde reklam filmlerinde oynadı, 70'e yakın filmde başrol oyunculuğu yaptı. Moskova'daki uluslararası sinema festivalinde en iyi kadın oyuncu ödülünü aldı. Kariyerine müzik eğitimi aldıktan sonra müzikaller, yurtiçi ve yurtdışı konserleri, 6 albüm ve bir single ile devam etti. 2000 yılında Kral Tv tarafından düzenlenen yılın müzik ödüllerinde en iyi kadın şarkıcı ödülüne layık görüldü. Bir sene kadar Günaydın Gazetesi'nde köşe yazarlığı yaptıktan sonra, Show Tv Kanalı'nda Hülya Avşar Show'u yaptı. Bu tv şovuyla aynı anda sergilediği tek kişilik tiyatro oyunundan başka, reklam filmlerinde oynamakta, Hülya adlı aylık derginin editörlüğünü yapmakta ve bir kitap yazmaktadır. Tenise olan merakı kendisine TED 2001 çiftler turnuvası birincilik ödülünü kazandırmıştır. Ağırlıklı olarak tenis ve spora zaman ayıran, vakıf ve derneklere büyük ilgisi olan Hülya Avşar, köşe yazarlığı da yapmaktadır. İşadamı Kaya Çilingiroğlu ile bir süre evli olan Hülya Avşar, Zehra isimli bir kız çocuk annesidir. Sanatçı Hülya Avşar ile eşi Kaya Çilingiroğlu Kadıköy 3. Aile Mahkemesi'nde yapılan duruşmay latek celsede boşandı. Mahkeme, yaklaşık bir saat süren duruşma sonunda, "şiddetli geçimsizlik nedeniyle aile birliğinin sarsıldığı" gerekçesiyle tarafların boşanmasına karar verdi. Mahkemenin, çiftin çocukları Zehra'nın velayetini Hülya Avşar'a verdiği öğrenildi

Mustafa Kemal Atatürk Kısa Biyografisi

(1881 - 10 Kasım 1938) Türk Kurtuluş Savaşı'nın önderi, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanıdır. Birinci Dünya Savaşı sonrası Anadolu'da başlayan Ulusal Bağımsızlık Mücadelesi'nin askerî, fikrî ve siyasi önderliğini yapmış; modern Türkiye'yi oluşturan devrim ve reformları gerçekleştirmiştir. Aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu siyasi örgütü ve dönemin iktidar partisi Cumhuriyet Halk Fırkası'nın kurucusu ve ilk genel başkanıdır. Mustafa Kemal Atatürk, 1881 yılında Selanik, Koca Kasım Paşa Mahallesi, Islahhane caddesinde bugün müze olan 3 katlı ve 3 odalı ve pembe boyalı evde doğdu. Kökenleri konusunda Türkmen, Arnavut, Sabetaycı gibi iddialar bulunmaktadır. 1839'da Kocacık'ta doğduğu sanılan babası Ali Rıza Efendi aslen Manastır'a bağlı Debre-i Bâlâ (Yukarı Debre)'dandır. Milis subaylığı, evkaf kâtipliği ve kereste ticareti yapan Ali Rıza Efendi, 1871 yılında Zübeyde Hanım'la evlendi. Bu çiftin Fatma, Ahmet, Ömer, Mustafa (Kemal Atatürk), Makbule ve Naciye adında altı çocukları oldu. Fatma dört, Ahmet dokuz, Ömer sekiz yaşlarında iken, o senelerde salgın olan kuşpalazı hastalığından çocuk yaşlarında öldüler. En küçük kardeş Naciye, Mustafa Kemal'in Harp Okulu'nu bitirdiği sene, oniki yaşındayken verem hastalığına yakalanıp hayatını kaybetti. Makbule Hanım 1956 yılına kadar yaşadı. Atatürk'ün sağlık durumu 1937 yılından itibaren bozulmaya başladı. Kendisine 1938 yılı başlarında siroz teşhisi konuldu.Avrupa'dan doktorlar getirildi. Türk ve yabancı doktorların tedavileri sonuç vermedi.Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanı Atatürk, 10 Kasım 1938 Perşembe sabahı saat 09:05'te İstanbul Dolmabahçe Sarayı'nda hayatını kaybetti. Cenazesi büyük bir törenle Ankara'ya uğurlandı ve Atatürk 21 Kasım 1938 günü Ankara'da yapılan büyük bir törenle Ankara Etnografya Müzesi'ndeki geçici kabrine konuldu. Bundan onbeş yıl sonra da 10 Kasım 1953'te kendisi için yaptırılan Anıtkabir'deki ebedi istirahatgahında toprağa verildi.

Alev Alatlı Kimdir Biyografisi ve Kitapları

1944’de, İzmir'de dünyaya geldi. Ankara'da başladığı ilkokulu, babasının mesleği dolayısıyla ülkenin muhtelif okullarında tamamladı. Ortaokuldan sonra da babasının ateşemiliter olarak Tokyoya gönderilmesi Alev Alatlı'nın da Tokyo macerasını başlattı. Lise'yi Amerikan Kolejinde bitirdi. Daha sonra Türkiye'ye döndüler ve Alatlı üniversiteyi de Ortadoğu Teknik Üniversitesi Ekonomi-İstatistik bölümüne girdi.
Üniversite'yi bitirdikten sonra yüksek lisans yapmak üzere Amerika'ya gitti. Daha sonra doktorasını Felsefe üzerine verdi. Alatlı bu dönemde ilgi duymaya başladığı Düşünce Tarihi ve İlahiyat üzerine Türkiye'ye döndüğünde 5 yıl araştırmalar yaptı. Bu dönemde İstanbul Üniversitesi ve DPT'de görev aldı. Daha sonra Universty of California, Berkeley'in Türkiye'de yürüttüğü bir psiko-dilbilim projesinin İstanbul ayağını üstlendi. Cumhuriyet Gazetesi ile ortak "Bizim English" isimli, Türkçe temelli bir İngilizce öğretim dergisi çıkardı. YAZKO yazarlar kooperatifinde görev aldı. 1984 yılında hep yapmak istediği bir işi yapmak için eve çekildi ve yazmaya başladı.
Basılan ilk romanı "Yaseminler Tüter mi Hala?" Ocak, 1985’de çıktı. "Yaseminler Türer mi Hala?" Eleni olarak doğan, Naciye’ye dönüşen, Türk kocasına dört çocuk doğurduktan sonra Eski Hisar göçmeni bir Anadolu Rum’u ile evlenen bir kadının sahiciye yakın hikayesidir.
İkinci kitabı, "İşkenceci" bir yıl sonra geldi, 1986. Burada da "şiddet"i ve şiddetin türevi "işkence"yi irdeledi - Türkiye toplumunun şiddete yatkınlığına işaret etti.
Yazar bu eserden sonra Türkiye Psikoloji de denilebilecek eserler meydana getirmeye başladı. Bu bağlamda "Or'de kimse varmı?" adlı dört ciltlik kitabını yayımladı. Yazar bu kitap hakkında şunları söylüyor: "Or’da kimse var mı? Benim sorduğum bir soruydu. Bu düşündüklerimi sadece ben mi düşünüyorum diye bir soru. Gördük ki, hayır, kitap 1992’de basıldı, o zamandan beri her yıl sessiz sedasız yeni bir baskı yapıyor. Or’da ne çok insan varmış, meğer! Dörtlü, 1970-1990 arası Türk ruhunun cenklerini anlatır - sosyalizmle, sosyal demokrasiyle, ülkücülükle, İslamiyetle, Kürtçülükle cenklerini. Bu arada da trajik bir kadın, Günay Rodoplu, kimselere dert anlatamadan ömrünü tamamlar. Dert anlatamadan, çünkü Günay Rodoplu, hiç farkında değildir ama "fuzzy"dir. "Fuzzy" yani çokdeğişkenli mantık, yani, yeni fizik, yani kaos teorisi, Kelebek Etkisi. "Hem solcuyum hem de sağcı" dediği için dışlanmış, ne Şiran’a ne de Selahattin’e yar olamamıştır, mesela. Zamanın toplumu "Holistic" ya da "bütüncül" düşünceden çok uzaktır onun için kadına kıyarlar."
Yazarın son kitabı iki ciltlik "Schrödinger’in Kedisi". Kitap "2035 Türkiye’sine dair, fütüristik bir bilim kurgu değil, bilimi temel alan kurgu" olarak değerlendiriliyor yazar tarafından. Dinden, eğitime, ekonomiden, aile yaşamına kadar, bilimdeki yeni gelişmeler ışığı altında ülkemize neler olabileceğini anlatıyor kitap

Cameron Diaz Hayatı Biyografisi Filmleri

30 Ağustos 1972’de California San Diego’da doğdu. Küba-Amerikan bir baba ile İtalyan ve Alman ırkından gelen yerli bir Amerikalı annenin kızı olan Cameron, 16 yaşında Hollywood’da bir partide tanıştığı fotoğrafçı sayesinde Elite Model Ajansı ile bir anlaşma imzaladı. Modellikteki başarısı Japonya, Avustralya, Morocco ve Paris’te çalışmaya, Mademoiselle ve Seventeen gibi dergileride resimlerinin çıkmasına ve Calvin Klein, Coca Cola ve Levi’s gibi büyük şirketlerin reklam kampanyalarında rol almasına neden oldu. 1994’de Jim Carrey’in başrol oynadığı "The Mask / Maske" adlı aksiyon komedi filminde sinema kariyerine ilk adımını attı. Oyunculuk deneyimi hiç olmamasına rağmen filmdeki yardımcı oyuncu rolü denemelerine katılması sağlandı. 12 kez geri çağrıldıktan sonra kadın başrol oyuncusu Tina Carlyle rolünde oynaması kararlaştırıldı.
"The Mask" filminden sonra "The Last Supper"da rol alan Diaz, Hollywood'un yetenekli yıldızı Keanu Reeves ile başrolü paylaştığı "Feeling Minnesota"da evlenmek üzere olduğu adamın kardeşine aşık olan bir kadını canlandırdı. Bu filmle birlikte istediği çıkışı tam olarak yakalayamayan Cameron Diaz, daha sonraları Edward Burns ile "She's the One" ve Harvey Keitel ile "Head Above Water"da rol aldı. "Head Above Water / İz Peşinde" filmindeki başarılı oyunculuğu ile eleştirmenler tarafından geleceğin yıldızları arasında gösterilen Diaz, sinemadaki kariyerine ticari filmlerle devam etmeyi tercih etti.
Romantik komedi filmi "My Best Friend's Wedding / En İyi Arkadaşım Evleniyor"da Julia Roberts'a eşlik eden genç oyuncu, bu filmdeki performansıyla yükselişe geçti. "My Best Friend's Wedding"in ardından Trainspotting'in yönetmeni Danny Boyle'un, "A Life Less Ordinary / Olağanüstü Bir Hayat" (1995) adlı filminde, Ewan McGregor ile başrolü paylaştı. Aynı yıl uzun süredir beraber olduğu La Torre'den ayrılan güzel yıldız, 1998 yılında "There's Something About Mary / Ah Mary Vah Mary" adlı filmde birlikte oynadığı Matt Dillon üç yıl sürecek romantik bir ilişkiye başladı.
Bir kara mizah örneği olan "Very Bad Things / Hiç Hesapta Yokken"de Christian Slater'la başrolü paylaşan Diaz, 1999 yılında pek çok tartışma yaratan "Being John Malkovich / John Malkovich Olmak"da de rol aldı. Filmde, John Cusack'ın karısını canlandırdı ve bu rol ona 1999 Altı Küre ve Screen Actors Guild ödüllerinde en iyi yardımcı kadın oyunculuğu kazandırdı. Aynı yıl, yönetmenliğini Oliver Stone'un üstlendiği, başrollerinde Al Pacino, Dennis Quaid ve James Woods gibi usta oyuncuların yer aldığı "Any Given Sunday / Kazanma Hırsı"nda babasından kendisine miras olarak kalan Sharks adlı bir takımın sahibi Christina Pagniacci'yi canlandırdı.
2000 yılında tüm dünyada seyircilerin yoğun ilgisiyle karşılaşan ve gişe rekorları kıran "Charlie's Angels / Charlie’nin Melekleri"nde üç melekten "Natalie"yi canlandıran Cameron Diaz, 2001 yılında bir başka büyük yapımla yine kamera karşısındaydı. Güzel oyuncu, Tom Cruise ve Penelope Cruz ile birlikte rol aldığı "Vanilla Sky"da New York'lu yayıncı David Aames'e aşık Julie Gianni rolünde izleyici karşısına çıktı.
Diaz, 2002 yılında gösterime giren ve başrollerini Leonardo Di Caprio ve Daniel Day Lewis'le paylaştığı "Gangs of New York / New York Çeteleri"nden sonra, yine aynı yıl " The Sweetest Thing / Ateşli ve Tatlı" ve " The Slackers" adlı fimlerde de rol aldı. Diaz, Drew Barrymore ve Lucy Liu ile başrolleri paylaştığı, 2003 yapımlı "Charlie’s Angels: Full Throttle / Charlie’nin Melekleri: Tam Gaz" adlı filmdeki başarılı oyunculuğuyla yine sinemaseverlerden tam not aldı

Mehmet Emin Karamehmet Kimdir Hayatı

Mehmet Emin Karamehmet, 1 Nisan 1944 tarihinde Mersin'in Tarsus ilçesinde doğdu. Aslında ilk nüfus kayıtlarında soyadı Karamehmetoğlu şeklinde geçerken kendisi bunu daha sonraları düzelterek Karamehmet olarak kullanmayı seçti.
M. Emin Karamehmet, İstanbul'da Robert College'de eğitim gördü.
Karamehmet, Robert College sonrası İngiltere'de bulunan Dover College'de ekonomi eğitimi aldı. İlk şahsi şirketini ise 1966 yılında 100 bin lira sermaye ile kuran Karamehmet, o yıl babasının uzun yıllar meclis başkanlığı yaptığı Tarsus Ticaret ve Sanayi Odası'na da resmi kaydını yaptırdı. Memleketi Tarsus'un bir ticaret merkezi olması ise Karamehmet'in ticari tecrübesini artırdı.
SANAYİCİ BİR AİLE
Mehmet Emin Karamehmet, tarım ve sanayi kökenli Karamehmet ailesinin üçüncü kuşağı. Türk sanayiine Eliyeşil ailesi ile birlikte Çukurova Sanayi İşletmeleri'ni kurarak giren Karamehmet ailesi, bölgede gayrimüslimlerden sonra sanayie adım atan ilk Türk ailesi olarak biliniyor. Çukurova bölgesinde oldukça yakından tanınan Eliyeşil ailesi ile iş ortağı olan Karamehmet'ler, aynı zamanda evliliklerle de bu ortaklığı yıllar boyunca perçinlemişler.
Çukurova'nın bereketli topraklarında yıllar boyunca tarım üretimi ile geçimlerini sağlayan Karamehmet ailesi, geçmişi 1880'e kadar uzanan Çukurova Sanayi İşletmeleri fabrikasını Eliyeşil ailesi ile birlikte alarak sanayie adım atıyorlar. Türkiye'nin en eski ve en büyük tekstil komplekslerinden biri olan bu tesisler 1925'te sadece 50 çırçır ve 5 bin iğlik kapasiteye sahip. 1932'de büyük bir modernizasyona gidilen fabrika ülkemizdeki ilk modern fabrika hüviyetini kazanmış oluyor.
SADİ BEY’İN FABRİKASI
Tarsus'ta Sadık Paşa lakabı ile tanınan Sadık Eliyeşil'in oğlu Şadi Eliyeşil, Çukurova Sanayi İşletmeleri'nin ilk kurucusu. Zaten Tarsus'ta herkes Çukurova Grubu'nun tekstil üretim tesislerini hâlâ Şadi Bey'in fabrikası olarak biliyor. Tarsus'ta yerleşik Ramazanoğulları da Çukurova Sanayi İşletmeleri'nin yine ilk ortakları arasında.
Çukurova Tekstil Sanayi'e ek olarak o dönemde bir de Karam yağ ve çırçır fabrikası kuruluyor. İş makineleri üretimi ise ilk başlarda distribütörlük olarak başlamış, zaman içinde John Deree biçerdöverlerinin üretimine geçilmiş. Zamanla biçerdöver üretiminden forklift üretimine kayılıyor. Mehmet Emin Karamehmet ise ilk şirketini 1966 yılında henüz 22 yaşında iken kuruyor. İthalat, ihracat ve imalat alanlarında faaliyet göstermek üzere kurulan Mehmet Emin Karamehmetoğlu Ticarethanesi, Mehmet Emin Karamehmet'in Ticaret Odası'na kayıtlı ilk şirketi.
1980'li yıllarda üç bankanın ve çok sayıda şirketin sahibi konumuna gelen Karamehmet ailesinin mali gücü bir hayli arttı. Mehmet Emin Karamehmet'in yönetiminde aktif rol üstlendiği bu dönemde grup, çelik üretiminden deterjana kadar her alanda üretim yapmaya başladı. 1980'li yıllarla birlikte dış ticarete ağırlık veren Çukurova Grubu, bu tarihlerde New York ve Cenevre'de de ilk şirketlerini kurdular. Ayrıca Bülent Ulusu hükümeti döneminde Çukurova Sanayi İşletmeleri'nin Mersin yolu üzerindeki yeni fabrikaları alınan kredilerle inşa ettiler.
TURKCELL PROJESİ
Mehmet Emin Karamehmet’i Türkiye gündemine sokan en önemli olay 1994’te gerçekleştir. 94 krizinde iflas eden Murat Vargı adlı bir tekstilci ile bu dönemde hayatı kesişen Karamehmet, o dönemde kimsenin tenezzül etmediği ve Murat Vargı’nın projesi olan Turkcell işine girdi.
Turkcell projesi son olarak Murat Vargı tarafından Çukurova Grubu'nun patronu Mehmet Emin Karamehmet'e götürüldü. O günlerde finans ağırlıklı her grup gibi Çukurova Grubu da kısmen sıkıntılı günler içinde. Pamukbank'ın yanı sıra gruba bağlı İnterbank da krizden yaralar almış durumdaydı. Nitekim bir süre sonra bu banka, işadamı Cavit Çağlar'a satıldı ve sonra da bankanın içini boşaltmak suçlamasıyla devlet tarafından el konuldu.
Murat Vargı projeyi, arkadaşı Yapı ve Kredi Bankası'nın o dönemde genel müdürlüğünü yürüten Burhan Karaçam aracılığı ile Karamehmet'e ulaştırmayı başardı. Ancak beklenenin aksine Karamehmet, projeden etkilenip bu işe girmeye karar verdi. O dönemde Çukurova kurmayları arasında Karamehmet'e destek veren tek isim ise Osman Berkmen oldu.
Karamehmet'in ne kadar akıllı bir yatırım yaptığı ise zamanla ortaya çıktı. 8 milyonu aşkın abonesi ile Turkcell bugün ülkemizin en büyük özel sektör şirketi konumunda. Turkcell, hisseleri New York Borsası'nda işlem gören tek Türk şirketi olarak dikkat çekti.
Turkcell, 3 milyar dolarlık yatırımına rağmen 17 milyar dolara ulaşan değeri ile dünyanın dev şirketleri arasına girmeyi başardı. Sadece 6 yıl gibi kısa bir sürede Turkcell, tarihleri yüzlerce yılı bulan global dev şirketleri de geride bıraktı.
MEDYADA ÖZGÜN PATRON
Mehmet Emin Karamehmet, Tarsus'taki birkaç fabrikasında tekstil ve iş makinesi imalatıyla meşgul olan Çukurova Grubu'nu önce finans, ardından da iletişim sektöründeki girişimciliği ile çok hızlı bir şekilde zirveye çıkardı. Özellikle bankacılık sektöründe Yapı Kredi ve Pamukbank ile elde ettiği başarıları ile Çukurova Grubu, ülkemizdeki en büyük sermaye grubu haline getirdi.
Bunlardan sonra medya alanına da giren Karamehmet, Akşam Grubu'nu Ilıcak ailesinden Show Tv'yi ise Erol Aksoy'dan satın aldı.
BAŞARININ SIRRI: PROFESYONELE SINIRSIZ ÖZGÜRLÜK
Profesyonel yöneticilerinin proje ve kararlarını destekleyen, onlara tam yetki ve sorumluluk veren Karamehmet, 'çalışanlarına laf söyletmemesi' ile tanınıyor.
Çukurova Grubu'nun patronu Mehmet Emin Karamehmet, yanında çalıştırdığı profesyonelleri oldukça özgür bırakmasıyla tanınıyor. Mülayim, çabuk sinirlenmeyen ve hoşgörü sahibi bir insan olarak tanınan Karamehmet, profesyonel yöneticilerin kendi kararlarını uygulamaları konusunda kendilerine sorumluluk veriyor. Yöneticilerin grupta çalıştıkları dönemde hatta sonrasında da onlara laf söyletmemesi ise onun bir başka özelliği. Profesyonel yöneticilerine çok güvenen ve onların kararlarını sonuna kadar dinleyerek icraata geçen Karamehmet, bir projeye girerken ayrıntılı değerlendirme yaparak risk alabilen bir müteşebbis.
GÜNDE 15 SAAT ÇALIŞIYOR
Holding çalışanları ve arkadaşları Karamehmet'i, işine bağlılığıyla tanıyor. Sabah 8.00'de girdiği ofisinde akşam saatlerine kadar çalışan Karamehmet, zaman zaman hafta sonları da işleriyle uğraşıyor. Hemen hemen hiç tatil yapmadığı, gösterişi ve lüksü sevmediği, ofisinin ise son derece mütevazı olduğu söylenenler arasında. Az ve öz konuşan Karamehmet, aynı zamanda iyi bir gözlemci ve iyi bir dinleyici de.
Mehmet Emin Karamehmet, medyada görünmekten hoşlanmayan ve pek ortaya çıkmayan bir insan. Bir arkadaşının ifadesiyle, "lüzumsuz işler yapmayı ve lüzumsuz gördüğü yerlerde de bulunmayı" sevmiyor. Makam otomobili olarak Mercedes'i tercih eden Karamehmet'in özel otomobili ise Nissan marka bir jeep.
Karamehmet, şirketlerini zaman zaman kendi kullandığı arabasıyla gizlice ziyaret ediyor. Hatta şirket çalışanlarının kendisini bu ziyaretlerinde tanıyamadığı ve bu yüzden ilgilenmediği söyleniyor.

Fatih Sultan Mehmet Hayatı Biyografisi Mezarı

Fatih Sultan Mehmed 29 Mart 1432'de Edirne'de doğdu. Babası Sultan İkinci Murad, annesi Huma Hatun'dur. Fatih Sultan Mehmed, uzun boylu, dolgun yanaklı, kıvrık burunlu, adaleli ve kuvvetli bir padişahtı. Devrinin en büyük ulemalarından birisiydi ve yedi yabancı dil bilirdi. Alim, şair ve sanatkarları sık sık toplar ve onlarla sohbet etmekten çok hoşlanırdı. İlginç ve bilinmedik konular hakkında makaleler yazdırır ve bunları incelerdi. Hocalığını da yapmış olan Akşemseddin, Fatih Sultan Mehmed'in en çok değer verdiği alimlerden biridir.
Fatih Sultan Mehmed, gayet soğukkanlı ve cesurdu. Eşsiz bir komutan ve idareciydi. Yapacağı işlerle ilgili olarak en yakınlarına bile hiçbir şey söylemezdi. Fatih Sultan Mehmed okumayı çok severdi. Farsça ve Arapça'ya çevrilmiş olan felsefi eserler okurdu. 1466 yılında Batlamyos Haritasını yeniden tercüme ettirip, haritadaki adları Arap harfleriyle yazdırdı. Bilimsel sorunlarda, hangi din ve mezhebe mensup olursa olsun bilginleri korur onlara eserler yazdırırdı. Bilime büyük önem veren Fatih Sultan Mehmed yabancı ülkelerdeki büyük bilginleri İstanbul'a getirtirdi.
Nitekim Astronomi bilgini Ali Kuşçu kendi döneminde İstanbul'a geldi. Ünlü Ressam Bellini'yi de İstanbul'a davet ederek kendi resmini yaptırdı. Şair ve açık görüşlüydü. Fatih Sultan Mehmed 1481 yılına kadar hükümdarlık yaptı ve bizzat 25 sefere katıldı. Azim ve irade sahibiydi. Temkinli ve verdiği kararları kesinlikle uygulayan bir kişiliği vardı. Devlet yönetiminde oldukça sertti. Savaşlarda çok cesur olur, bozgunu önlemek için ileri atılarak askerleri savaşa teşvik ederdi.
20 yaşında Osmanlı padişahı olan Sultan İkinci Mehmed, İstanbul'u fethedip 1100 yıllık Doğu Roma İmparatorluğunu ortadan kaldırarak Fatih ünvanını aldı. Hz.Muhammed'in (S.A.V) hadisi şerifinde müjdelediği İstanbul'un fethini gerçekleştiren büyük komutan olmayı da başaran Fatih Sultan Mehmed, yüksek yeteneği ve dehasıyla dost ve düşmanlarına gücünü kabul ettirmiş bir Türk hükümdarıydı. Orta Çağ'ı kapatıp, Yeniçağ'ı açan Cihan İmparatoru Fatih Sultan Mehmed, Nikris hastalığından dolayı 3 Mayıs 1481 günü Maltepe'de vefat etti ve Fatih Camii'nin yanındaki Fatih Türbesi'ne defnedildi